Paris Gezisi :

Paris, hakkında ön yargım olduğunu ve muhtemelen en son gideceğim yerlerden biri olarak düşündüğümü başlangıçta itiraf etmeliyim. Bu arada, Selanik yazımı buradan, Kanarya Adaları yazımı buradan okuyabilirsiniz. Paris’in Eyfel Kulesi, Champ Elysees gibi abartılmış ögelerinin meraklısı değildim. Bu planın baş rolü sevgili eşim olmasaydı belki hiç görmeye gitmeyecektim. Fakat iyi ki gitmişim. Böylelikle, Paris üzerine yazılan sözler, çekilen filmler ve dizilen övgüler ne kadar haklıymış anlayabildim.

Fransızların turistlere karşı soğuk ve yardımsever olmadığına dair hatta çok milliyetçi olduklarına dair genel bir yargı var. Özellikle ülkemizden, Fransa’yı gezen çoğu turistin Fransızların İngilizce’yi bilip konuşmadıklarına dair geri bildirimleri oluyordu. Bu bilgi ister istemez bende de önyargı oluşturmuştu. Kısmen de haklılarmış ama işin aslı öyle değilmiş.

Paris’e gitmeden öğreneceğiniz bir kaç Fransızca kelime belki de hayatınızı kurtaracak. Tam da dediğim gibi Fransız milliyetçiliği ağır basıyor ve Fransızlar sizden Fransızca bir kaç kelime duymadan size cevap vermiyor ve neredeyse yardım etmiyorlar. Ancak bir kaç kelime, Bonjour, Bonsoir ve Merci gibi Fransızca konuşarak başladığınız sohbetten ihtiyacınız olan yardımı almış ve son derece keyifli olarak ayrılabilirsiniz.

Paris’e Ulaşım :

Paris bir Avrupa başkenti olduğu için uçak seçeneği oldukça fazla. Skyscanner‘dan yaptığım arama neticesinde en uygun saat ve fiyatlı olanını seçtim. Almak üzere iken eşimin de baskısı sonucu tur şirketlerine de baktım ve inanması güç bir rakama gidiş dönüş uçak, otel artı kahvaltı olacak şekilde bir tur paketi aldım.

İstanbul-Paris yaklaşık 3 saat 45 dk civarında sürüyor. Uçuş süremiz pek uzun olmadığı için yolculuk sırasında hiçbir sorun ile karşılaşmadık.

Paris ‘te Ulaşım :

Paris’e ulaştık tamam zaten kolay olanı da buraya kadarmış. Bundan sonrası biraz deneyim biraz pratik zeka ve biraz da araştırma ile halledilebiliyor. Paris metrosunun çok geniş olduğunu hepiniz duymuşsunuzdur. İşte bu ulaşım hattını çözdükten sonra Paris size çok eğlenceli gelecek. Kabaca şehri dairesel çevreleyen bir banliyö hattı var. Bu banliyö hattına bağlı yaklaşık 10-12 metro hattı var. Bu hatların hepsi şehri çevreleyen banliyö hattına bir şekilde irtibatlandırılmış. Tek kart ile hepsini kullanamıyorsunuz. Kullanacağınız hatlara göre metro kartı alabiliyorsunuz. Ben anlamam, uğraşamam hesap kitap, hangisi bu, hangisi o, diye düşünenlerdenseniz Navigo Decouvert tam size göre. Paris’te bir ulaşım kartı olan Navigo Decouvert’i, günlük, haftalık veya aylık yükleme yaparak turist olsanız da kullanabilirsiniz. Tek dikkat etmeniz gereken husus kartın kullanım süresi yani Pazartesi 00:00’dan Pazar 23:59’a kadar geçerliliği olan bir kart. Yüklemeyi ne zaman yaparsanız yapın kullanım süreniz Pazar 23:59’da doluyor. Ayrıca hafta sonları haftalık yükleme yapamıyorsunuz sadece günlük yüklemeler yapabilirsiniz. Bu şartlara dikkat edildiği sürece Navigo Decouvert candır. Bu arada kart için vesikalık gerekiyor haberiniz olsun. Metro istasyonlarında hızlı fotoğraf çekimi yapan otomatlar var 5 euro fiyatı.

Metro aktarma ve planlamaları kolay yapabilmek için önceden indirdiğim Paris Metro adında ki uygulamadan fazlasıyla faydalandım. Bu uygulamada durak isimlerini de rahatlıkla ‘arama’ bölümüne yazarak bulabilirsiniz. Bu veya benzeri bir uygulama fazlasıyla işinize yarayacaktır. Şiddetle tavsiye ederim.

Paris Konaklama :

Konaklama rezervasyonumuzu da tur şirketinden yaptığım için ekstra uğraşmadım ama son derece memnun kaldım Median Paris Congres otelden.  Metro istasyonuna çok yakın. Merkeze 7 istasyon olması lazım yanlış hatırlamıyorsam. Son derece temiz bir oteldi denemek isteyene tavsiye ederim.

Paris Gezi Mekanları :

Bu ihtişamlı katolik katedral, Seine Nehri‘nin kıyısında muhteşem bir fransız gotik mimarisine sahiptir. Katedral, Seine Nehri üzerinde olan ‘Ile De La Cite‘ isimli adada bulunuyor. Yapımına 12. yüzyılda başlanmış ve yaklaşık 200 yıl kadar sürmüş. İsmi Meryem Ana’ya ithaf edilmiş. Katedral içerisinde ‘Bakire ve Çocuk Heykeli’, hazine ve oymalı koro bölümü bulunuyor.

Ancak 15 Nisan 2019’da çıkan yangın neticesinde katedral büyük zarar gördü. Bu yangında, katedralin kulesinin yıkıldığı ve çatısının çöktüğü belirtildi. Yoğun çalışmalar sonucu ana binanın kurtarıldığı duyuruldu. Daha önce gidip görme şansına sahip olmak güzel fakat içinde büyük keyif alarak gezip dolaştığım bu yapının tarihte yok oluşuna şahitlik etmek herkes gibi beni de çok üzdü.

Saint Michel

Saint Michel, restoranları ve çeşmesiyle ünlü bir yer. Bu çeşmenin yeri oldukça ilginç. Bu görkemli çeşme, Saint Michel meydanında bir binanın yan cephesine 1860 yılında yapılmış. Bu bölge oldukça turist alan bir yer. Notre Dame Katedrali, Lüksemburg Bahçesi ve Pantheon’a yakınlığı sebebiyle de bir anlamda buluşma noktası.

Saint Michel’de epey fazla restoran bulunuyor, fiyatları da makul. Hangi restoranda ne yiyeceğinize karar vermek oldukça zor. Böyle yerlerin çok turistik olması sebebiyle kalitenin düşük olduğu izlenimine kapılırım.

Eyfel Kulesi :

Gelelim Paris’in simgesi olan Eyfel Kulesi’ne. Bence gerçekten ilgi çekici bir yanı yok ama klişeleşmiş işte gitmesen görmesen olmaz mecburen gittik çok kısa süre kalıp gezimize devam ettik.

Champs Elysees (Şanzelize) :

Paris’e gittiğinizde not aldığınız popüler duraklardan biri tabii ki Şanzelize olacaktır. Bir de Noel’e yakın bir zamanda gidiyorsanız şanslısınız. Şanzelize’yi güzel ışıklarla süslüyorlar ve bu ihtişamlı süslemeler ultra lüks mağazalar ve restoranlar ile birleşince görkemli uzuuuun bir cadde ortaya çıkıyor.

Louvre Müzesi :

Müze, oldukça da geniş bir alanda kurulu ve müze haritasından almazsanız işiniz oldukça zor.  U şeklinde bir planı var ve bir uçtan bir uca gidebilmek büyük meziyet. Ama harita işi epey kolaylaştırıyor.

Louvre Müzesi’ne giriş biletini online veya müzeden alabilirsiniz. Çok sıra olduğu için genelde online bilet alınması tavsiye edilmiş. Ancak ben biletimi müzeden aldım. Sabah saatlerinde gittiğim için de olabilir hiç sıra beklemeden biletimi alabildim. Zaten oldukça fazla gişe var, bunun haricinde kioskların sayısı da epey fazla. sabah saatlerinde giderseniz çok beklemeden biletinizi alacağınızı düşünüyorum. Bilet fiyatı 15 Euro. Ekim ve Mart ayları arasında her ayın ilk Pazar günü ücretsiz. Seyahat planına uygun olursa iyi bir fırsat.

Opera Binası :

Binayı ilk gördüğümde büyülendim diyebilirim. İçerisi dışından da güzel. Fotoğraflardan zaten nasıl ışıl ışıl ve ihtişamlı olduğunu anlayacaksınız. Mümkün olan her yerde fotoğraf çeken ve çekilen onlarca kişi vardı.

Her bir bölümü özenle tadını çıkararak gezdik. Gezintimiz binanın içerisinde çıkış kapısına yakın olan hediyelik eşya satılan bölüm ile sonlandı. Hediyelik bakıyorsanız narin ve estetik bir şeyler mutlaka bulabilirsiniz.